Bir babanın eşi ani şekilde öldükten sonra iki oğluyla baş başa kaldığı kasabada, günlük hayatın kırılganlığı keder olarak somutlaşan devasa bir karga biçimini alır. Bu tuhaf misafir hem tehditkar hem öğreticidir: babayı geçmişe saplanmakla yüzleşmeye zorlar, çocuklara ise hikâye anlatmanın ve mitler kurmanın gücünü hatırlatır. Film, psikolojik drama ve gotik gerilim öğelerini harmanlayarak yasın bireysel ve ailevi etkilerini işler; karanlık fantastik imgeler, baba-oğul ilişkisi ve yas teması etrafında yoğunlaşır. Görsel metaforlarla desteklenen anlatı, unutma korkusu, ebeveynlik sorumluluğu ve iyileşme yollarını keşfederken izleyiciyi hem ürpertir hem de duygulandırır.