The Crown'un o karizmatik sesi, parmakları gitar tellerinde dans eden Sa Gye... Kim derdi ki bir kaza onu hiç hayal etmediği bir yere, Hanju Üniversitesi'nin kampüsüne sürükleyecek? Sahne ışıklarından ders kitaplarının arasına düşen bu yıldız, birdenbire kendini hiç bilmediği bir dünyanın ortasında buluyor.
Tam da bu yabancılık hissiyatıyla boğuşurken, kader onu Kim Bom ile karşılaştırıyor. Bir zamanlar hayalleri Ivy League sıralarındayken, altı yıl önce annesini kaybettikten sonra müziğe sığınan o yetenekli ses ve piyano tuşlarının sihirbazı... Sa Gye ve Bom'un yolları kesiştikçe, Sa Gye'nin içindeki o bastırılmış müzik ateşi yeniden alevleniyor. Birlikte gizli saklı bir grup kurup yeniden sahnelere dönme hayalleri kuruyorlar.
Ama tabii ki bu hikayede bir de rekabet olmazsa olmaz! Sahneye aniden çıkan Seo Tae Yang... Hem tıp okuyor, hem de parmakları adeta gitarla bütünleşmiş bir virtüöz. Üstelik doktorlardan oluşan bir ailenin gururu. Tae Yang'ın gelişiyle sadece müzik değil, aşk da bir rekabet alanına dönüşüyor. Sa Gye ve Tae Yang, hem notaların hem de bir kalbin peşinde amansız bir yarışa giriyor.
Aşkın o karmaşık notaları, rekabetin keskin ritmi ve uyumun o büyülü melodisi... Sa Gye, Kim Bom ve Seo Tae Yang'ın bu müzikle örülü yolculuğu, onları yepyeni bir sayfanın eşiğine getiriyor. Bakalım bu üçlü, kalplerinin ve notalarının sesini dinleyerek kendi "sound"larını bulabilecek mi? Bu hikaye, sahne tozundan üniversite sıralarına uzanan, kalpleri titreten bir melodi vadediyor!